Bu Blogda Arayın

19 Mart 2017 Pazar

ve İTÜ

1985 yılında İTÜ’ye başladım. Evimiz de o yıl bitmişti ama oturulacak durumda değildi. Acıbadem’in 1980’lerde imara açılan yukarı bölümünde yapılan bir inşaattı. Evimizin olduğu siteyi akrabamız yapmıştı zaten. Her Laz müteahhit doğar ya illaki bir ev yapacaktır. Yollar açılmamış, mevcutlar çamur içinde, sokaklar tenha, ışıksız, bataklık gibi. Bugün Fikirtepe kentsel dönüşüm bölgesi nasıl film seti olarak da hizmet veriyorsa Acıbadem’de de benzer durum hakim o yıllarda. Ekmek alacak yer yok, yürünecek yol yok, çalacağın kapı yok. Bilfiil açlıkla yüzyüzesin.


Veeeeeeeeeeeeee ben 17 yaşımdayım. O evde kalmak zorundayım, ilaveten de tek başınayım. Henüz kalorifer sistemi devreye alınmamış, yeni bitmiş inşaatın nemi, içerideki sıcaklığı 5 derece daha azaltıyor, Ekim, Kasım, Aralık aylarındayız ve ortalık buz. Koşullar bundan ibaret. Donuyorum.

Yatağı çarşafla değil battaniye ile kaplıyor üzerime yorgan ve yorganın üzerine bir battaniye daha çekiyorum. Katalitik soba var tüplü ama gece odadan çıkartıyorum, olur da zehirlenirsem beni bir hafta sonra bulurlar. Çünkü telefon da yok. Santralda kapasite yok, milyonları ver yine de telefon alamıyorsun. Televizyonsuz, telefonsuz, kalorifersiz, ekmeksiz, peynirsiz ve sütsüzsün!

Okul Maslak’ta, Maslak bizim Acıbadem’den beter, kampüs yeni inşa edilmiş çamur deryası, kazara düşersen çamurda boğulursun. Ürkütücü bir rezillik.  Hem okulum hem evim 1915’lerdeki savaş sahnelerini aratmıyor.

Koşullar böyle olunca benim dersler berbat oluyor, ilk vizelerden 30, 40 civarında not alabiliyorum, vize barajı var, vize alamazsam, ilk yıldan ders takarsam okul uzar ve ben bu okuldan o kadar nefret ediyorum ki, uzarsa yaşayamam, bir an önce bitmesi lazım. E çalışmam lazım ama nasıl?

İtiraf edeyim ki, elektronik mühendisliğini hiç sevmedim, hatta nefret ettim. Merak etmeyin, okul hayatım boyunca 5 ya da 6 kere bütünlemem oldu, alttan hiç ders almadım, 4 yılda da bitirip tüydüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder