İstiklal Caddesi trafiğe açık daha. Tarlabaşı yeni
yıkılıyor, eski binaların temellerinde yaşayan FARE kolonileri soykırım
karşısında çaresiz, sokaklarda terör estiriyorlar, fareye basmamak için zor
yürünüyor ama İstiklal temiz!
Temiz kabul ediyoruz, Ağacami, Mis Sokak felan kepazeliğin
her türlüsünü barındırsa da renkli yerler, nereden mi biliyorum, erkek kardeşim
bir süre ara sokaklardaki bir vakıf evinde kalmıştı. Çok gezmişliğim vardır
İstanbul’un en acılı damarlarında. Yalnız hiç rahatsız edilmedim, herkes
haddini biliyor, hatta vakıf ve bizlerin oradan olduğu bilindiği için bırakın
yan gözle bakmayı özel korumalarındayız fedailerin.
Geçelim Beyoğlu’nun tasvirini, caddenin ve semtin simgesi
İNCİ pastanesi ve profiterolünü konuşalım. Üniversite hayatım boyunca aldığım
16 kilonun sebebi olan bu zalim tatlı için yaptıklarımı bilse İNCİ bana ömür boyu
tatlı garantisi verir ama istemem.
Cuma akşamı Maslak’tan okuldan çıkıyorum eve Yarımca’ya
döneceğim. Maslak’tan belediye otobüsü ile Taksim’e geliyorum, tam 1 saat 40
dakikada. Taksim meydanından İstiklal’e koşarak giriyorum. Haydarpaşa’dan
kalkacak 18.00 mı 18.30 mu her ise o trene yetişeceğim. Nedense her Cuma akşama
kadar ders var, 16.00 da çıkıyorum okuldan, otobüs durağına geldiğimde saat
16:20 oluyor. 18:00 vapuruna yetişmem
lazım. Tünel’e koşacak, tramvaya binecek, vapura koşacak ve gara geleceğim.
Garda da tren en başta olur, bileti alınca bir 10 dakika daha koşmak lazım.
Elimde; içinde kitap ve giyeceklerim olan ağır çantam,
sırtımda okul çantam var yıkılıyorum ama bir ekleme daha yapıyorum. İNCİ’ye
dalıyor 1kg profiterol paketlettiriyorum, sosu bilmemnesi tam tekmil, onun
paketi de elimde deliler gibi koşmaya devam ediyorum. İstiklal rekorlarım
vardır sayısız kere egale edilmiş.
Hepsi ucu ucuna yetişiyorum vasıtalara, yorgunluktan perişan
bir şekilde trene biniyorum, oturmak yok, son anda gelmişsin yer mi var?
Ayaktasın, sıkış sıkış. Gece 22.00, 22.30 ya da daha geç eve hasıl oluyorum,
evde bazen akşam misafiri de oluyor, paket açılıyor ve kim varsa gömülüyor
tatlının içine.
yıl: 1988-89
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder