1970’ler
Kiraz bahçelerinin arasında, deniz kenarında üç apartmandan
oluşan bir sitede Ülküm Sitesi’nde yaşıyoruz Yarımca’da… toplam 24 hane var.
Denizle aramızda demiryolu bulunuyor, trenler geçerken yataklarımız sallanıyor.
Kömür yakan kara treni bile gördüm ben o yıllarda. Sitenin etrafında hatta
uzaklarında inşaatı devam eden kooperatif evleri var ama genelde kiraz, ayva,
muşmula bahçeleri, çayır, kır, zeytinlikler (ki bu ayrı bir öykü konusu),
hatırı sayılır ceviz ağacı, böğürtlenlerini yediğimiz uçsuz bucaksız dikenler
ki bu dikenlerin arasında yaban gülleri (kuşburnu oluyor sonra onlar), güllerin
arasında her gece konser veren bülbüller… uzatmayayım saymakla bitmez… bu
kadarcığız, aramızda bir, iki, üç, dört yaş farklara rağmen akran çocuklarız…
kimi abla veya abiler kimi ise fasulyeden sayılan minikler… işte bu ekipten çok iş
çıkabiliyor, her yıl müsamere etkinliği yapılıyor.
Evet Ülküm Sitesi Çocuk klübü gibi bir varyete var orada.
Piyes hazırlıyoruz, şarkılar ve kantolar hazırlıyoruz, televizyondan
öğrendiğimiz kadarıyla, o zamanki çocuk programlarını da taklit ederek
belgesellere konu olabilecek bir gösteri hazırlıyoruz. Tabii büyüklerin katkısı
çok.
Anneler giymedikleri elbiseleri veriyorlar, mesela annemin
gelinliği, siyah fırfırlı gece elbisesi, lazar derisi topuklu yeşil çizmeleri,
bir başkasının annesinin kabarık karpuz kollu pembe tüllü dantelli sabahlığı,
nişan söz elbisesi falan ellerimizde. Hepsi perişan halde. Hazırlık tam gaz.
Bloklardan ortadakinin altında kazan dairesi var ama
birincisinin altındaki bodrum boş. Bütün çocuklar o bodrum katını temizliyoruz,
her sene on kere su basan bodrum katı çamurdan olmuş toprakla kaplı, tozu
dumanı varın düşünün, güya orayı temizliyoruz. Bahçedeki bankları oraya
taşıyoruz, sandalye, tabure ne bulursak getirip konuklar için oturma alanı
yaratıyoruz. Sahne ise ayrı
Anneler yalvar yakar o pis bodrum katına sokuluyor ve
gösteri başlıyor.
Aslında bu bir oyun, kimsenin büyüklere gösteri izlettirecek
hali yok ama o kadar içselleştirilmiş ki olay; zorla getiriyoruz insanları.
Kendi kendimize yapsak ya. Hayır yapmıyoruz. Büyük prodüksiyon, kaçmaz.
Aynı şeyi arka bahçede kiraz ağaçlarının altında yaptık
sonraki yılda. Bodrum pislikten girilecek gibi değildi çünkü, belki de hala
oynuyoruz aynı oyunu, kim bilirki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder