Bu
aslında "YARIMCA anısı değil ama" yazımın sonundaki karakol ve
komiserle ilgili bir devam yazısıdır.
Sultanahmet
Meydanında çantayı kaptırmayıp, kapkaççıyı da yakalattıktan sonra sanıyoruz ki
iş orada bitti. Meydandaki asayiş grubu kimlik falan sorguladıktan sonra bizi
karakola davet etti, ifade verecekmişiz. Yahu “yemeğe yetişeceğiz, ben
şikayetçi değilim” diyorum adamlar anlamıyor. Bu arada kapkaççı da Romen’miş,
daha AB.ye girmemişti bu hırsızlar, buralarda bizi soyuyorlardı.
Her
neyse gittik karakola, içerisi anababa günü, duvarlar mavi badanalı ve daha
girer girmez karşımıza çıkan bir duvar tümüyle ayna kaplı. Kendime şöyle bir bakıyorum aynada,
arkadaşıma da “karakolda ayna varmış xxx” diyorum. Bekliyoruz, bir türlü
ifademizi alan yok. Sonunda polisin biri çağırıyor, ben olayı anlatıyorum o da
daktilo ile yazıyor, DAKTİLO! Kağıdı çıkartıyor “oku” diyor ben okuyorum “tamam
mı” diyor ben de “tamam aynen böyle memur bey” diyorum. Bitti sanıyorum
Yok
bitmemiş komiser görecekmiş beni
Bekliyorum,
bekliyorum el insaf, komiser sonunda çağırıyor
Giriyorum
odaya, bana “geç otur” diyor tepeden tepeden… sen diyor, iki kadın akşamın bu
saatinde meydanda ne dolaşıyorsun demez mi? Haydaaaaaa. Yemeğe gidiyorduk diye
cevaplıyorum, iş yemeği, şirket konukları var onları ağırlıyoruz falan filan
ediyorum. Çünkü herifin suratı duvar gibi, yatsı vakti ne yemeği Ramazanda
gibilerinden soru işaretlerini görüyorum suratında kiiiiiiiiiii o esnada memur
içeri giriyor, elinde benim ifadem ve nüfus cüzdanım.
Komiser
nüfus cüzdanını çevirip de arkasında kütüğü TRABZON-Beşikdüzü görünce birden
180 derece değişiyor
“Bacım
söylesene Trabzonlu olduğunu” demesin mi?
Ben
de “e sormadınız ki” diye yapıştırıyorum cevabı!
İmzalaşıyoruz
Romen’i
ne yaptılar bilmiyorum, bilmek de istemiyorum, bildiğim çantamın sapındaki
bıçak izi, bıçak atmış herif çantaya, manda gönünden kayış kopmamış ve o
nedenle benim kolum kopacakmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder