Bilmiyorum 5 miydi yoksa 6 mıydı yaşım? Çocuktum, hayal meyal hatırlıyorum o zamanları, hayaldi belki ama gerçek olan kısmı son derece belirgin zihnime kayıtlıydı. Bugün o kayıtlardan sahneleri tekrar yaşadım. Duygusal anlamda olağanüstü bir zaman yolculuğunu gezi tadında nasıl kaleme dökeceğimi hiç bilemiyorum. Ancak bunu yapmalıyım, bir yer değiştirme, bir yolculuk nasıl bir gezi olabilir bunu ifade etmeliyim. Bu benim borcum.

Nereye mi gittim?
Arnavutköy’e!

Yeniden dönüyorum yıllar öncesine. Bu bahçe benim çocuk beynime Hansel&Gratel masalını çağrıştırmıştı, o küçük evlerin pastadan olduğu gibi hislere kapılmış, anaokulunda kardeşimle geçirilen bir günün sonuna kadar ben biraz bahçede biraz içeride oyuncaklar arasında kendimden geçmiştim. Bir de unutmadan piyanodan da söz edeyim, müziğe yeteneğim olmadığı da burada ortaya çıkmıştı. Bugün yürürken hep o anlara döndüm döndüm durdum. İşin en güzel tarafı; bu gidişimde yeniyıl etkinliğinin olması ve noellere ilişkin masalsı her şeyin organizasyon alanında bulunmasıydı. İki zaman dilimi bu atmosferde birleşmişti. Ah Einstein ne muhteşem adamsın sen, “Zaman Görecelidir” diyorsun ya, hem göreceli hem de üçkağıtçı! Arada bir kendini tekrarlayarak bizlere oyun oynayabiliyor sanki yeniymiş gibi.
Aralık ayına rağmen ılıman ve aydınlık hava, bir türlü sararamamış; zorlamayla kendini düşürmüş yapraklar, nem, nemin ürpertisi, sıcacık bina, mis gibi kurabiyeler, mis kokulu kahveler, kantinde ergenler gibi dibine vurulmuş sohbet, genç öğrenciler, onların güzel yüzleri, güleç bakışları, enfes çaylar, bırakmaya kıyamadığımız ortam ve güzel arkadaşlar. İnsan hayatta başka şey istemez. Dünya turuna çıkarsınız da iki satır yazamazsınız, yarım gün geçmişle günümüz arasında turlarken kendinizi durduramazsınız. Benim bu seferlik GEZİ’m böyleydi. Anılarıma da ekleyeceğim bu satırları ama bu bir gezi yazısıdır, unutmayın. Nereyi mi yazdım? Arnavutköy, Robert Kolej ve ZAMAN’ı